15 Eylül 2018 Cumartesi

Giyinmiş Olan Çıplak Kadınlar | Timurtaş Hoca


Cübbeli Ahmet Hoca Giyinmiş Çıplaklar


BU KAVGA BUNUN İÇİN DEĞİLDİ?


GİYİNMİŞ ÇIPLAKLAR HADİSİ




ÖRTÜNMEK KADINLIK ŞAHSİYETİNİ KORUMAKTIR



ÖRTÜNMEK KADINLIK ŞAHSİYETİNİ KORUMAKTIR

Tesettür konusunda bütün dünyada büyük bir savrulma, yozlaşma ve değer kaybı yaşanıyor. Tesettür hassâsiyeti konusunda neler yapılabileceği hakkında sorulan bir soruya Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’nin verdiği cevap…

İslâm’da tesettür farzdır. Zira âyet-i kerîmede hanımların tesettüre riâyet etmesi şöyle emredilmektedir:


“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (el-Ahzâb, 59)

Âyette zikredilen “celâbîb” kelimesi, “cilbâb”ın çoğulu olup lügatte; geniş elbise, gömlek ve başörtüsü gibi mânâlara gelmektedir. Yani kadını baştan aşağı örten manto, ferâce ve çarşaf gibi giysiler, cilbâb muhtevâsına girmektedir. Cilbâb, esasında vücut hatlarını belli etmeyen örtüdür. Bugün maalesef sokaklar, bütün vücut hatlarını ortaya döken, dar, süslü ve câzibeli bin bir türlü dış kıyafetle dolu. Lâkin bu aslâ tesettür değildir. Dış kıyafet, bol olmalıdır. Vücut hatlarını belli etmemeli, “Baksana bana!”, dedirtmemelidir. Tesettür, kadın için iffetin muhâfazasıdır. Tesettür, kadının fazîlet timsâli olması için bir vesîledir.

ÖRTÜNMEK KADINLIK ŞAHSİYETİNİ KORUMAKTIR

İnsanoğlu, Allah Teâlâ’nın lûtfettiği insanlık şeref ve haysiyetini muhâfaza edebilmek, yani vakar, hayâ ve ciddiyetini koruyabilmek için örtünmeye mecburdur. Örtünmek, yaratılıştan gelen hayâ duygusu ile doğrudan alâkalıdır. İnsana mahsus bir keyfiyet olan hayâ ise îmandan bir şûbedir.

Kadının örtünmesiyle kadınlık şahsiyeti korunmaktadır. Kadın, örtüsüyle karşısındakine bir zarâfet ve nezâket hissi vermektedir. Aksi hâlde kadın, nefsânî arzuları tahrik eden bir şehvet vâsıtası hâline getirilmiş olur. Bu ise onun şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak annelik vakârını zaafa uğratır.

Yine âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (en-Nûr, 31)

Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır:

“Biz Âişe–radıyallâhu anhâ– ile birlikte idik. Hazret-i Âişe dedi ki:

«Nûr Sûresiʼndeki “Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” âyeti inince, Ensârʼın erkekleri bu âyetleri okuyarak evlerine döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri elbise kumaşlarından, Allâh’ın kitabını tasdik ve ona îman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hazret-i Peygamber’in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular.” (Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebû Dâvûd, Libâs, 29; Ahmed bin Hanbel, VI, 188)

Abdullah bin Mes’ûd, Mekke’ye ticaret için geldiğinde, Allah Rasûlü –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i Hazret-i Hatîce ve Hazret-i Ali ile birlikte Kâbe’yi tavâf ederken gördüğünü ve bu esnâda Hazret-i Hatîce’nin tesettüre çok dikkat ettiğini söylemektedir. (Zehebî, Siyer, I, 463)

KADININ CAZİBESİ YALNIZCA KOCASINA TAHSİS EDİLMİŞTİR

Burada bilhassa işâret edilmesi gereken nokta şudur: Kadın ve erkek nefisleri arasında yaratılış itibâriyle fark vardır. Bu da, kadın ve erkeğe âit vazife ve husûsiyetlerin Cenâb-ı Hak tarafından farklı şekilde tâyin ve takdir edilmesinden doğmuştur. Bunun için tesettürün, kadına âit şekli ile erkeğe âit şekli farklılık arz eder. Zira kadın, yaratılış bakımından, erkeğe göre câzibelidir. Tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Annelik vasfı ve nesli koruma husûsiyeti zarar görür.

Bu bakımdan kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî temâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.

Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın:

“Zinâya yaklaşmayınız!..” (el-İsrâ, 32) emrindeki hikmetlerden biri de; “Tesettüre riâyetsizlikle zinânın yolunu açmayınız; ona imkân hazırlamayınız!” demektir. Bu, mutlak bir hükümdür. Dikkat edilirse, İslâm, zâhiren câzibesi olmayan bir kadına da tesettürü emretmiştir. Yani “Bu kadın, başını, kolunu ve ayaklarını açsa da açmasa da bir şey fark etmez, zâten bir câzibesi yoktur.” denilemez. Burada da kadının, tesettürle kadınlık vakârının korunması esastır.

Kadınlar; el, yüz ve ayakları hâriç bütün vücutlarını, erkekler de diz kapağı ile karın arasını örtmelidir. Mahrem yerlerini gösterecek kadar ince, vücut hatlarını belli edecek kadar dar elbise giymek, doğru değildir. Bunun dışında herkes, tesettüre riâyet etmek şartıyla, şahsî ve mahallî zevkine, kültürüne göre istediği şekilde giyinebilir.

Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz, Hazret-i Âişe–radıyallâhu anhâ-’nın ablası Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce başını çevirmiş ve:

“–Esmâ! Bülûğa erdikten sonra kadınların, -yüzüne ve eline işâret ederek- şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 31/4104)

GİYİNDİKLERİ HÂLDE ÇIPLAK GÖRÜNEN KADINLAR

Ebû Hüreyre –radıyallâhu anh-’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz tesettürün ehemmiyeti ile alâkalışöyle buyurmuştur:

“Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen kokusunu bile alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)

Buradaki “giyinmiş çıplaklar” ifâdesiyle, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken daha câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatları belli olacak şekilde dar ve şeffaf elbiseler giyen kimseler kastedilmiştir.

Bugün maalesef televizyon, internet, moda ve reklamlar vasıtasıyla topluma “âhiretsiz bir dünya” anlayışı sunulmaktadır. Bu da âile hayatına zehir serpmektedir. Hiç şüphesiz sâliha anneler ömürlük bir teşekküre lâyıktır. Buna mukâbil, vakar ve iffetini zâyî eden kadınlarla toplumun mânevî huzur ve saâdet yolları, âdeta cam kırıklarıyla dolmaktadır.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın yanına, Şamlı kadınlardan bir grup gelmişti. Hazret-i Âişe:

“Sizler herhâlde, hanımları hamamlara giren (orada tesettüre dikkat etmeyen) bölgedensiniz!” dedi. Kadınlar; “Evet!” diye cevap verdiler. Hazret-i Âişe:

“Ama ben, Rasûlullâh –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in; «Elbisesini evinin hâricinde bir yerde çıkaran her kadın, mutlakâ Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olur.» buyurduğunu işittim.” dedi. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1/4010; Tirmizî, Edeb, 43/2804)

TESETTÜR, KADINA VERİLMİŞ KIYMETİN TEZAHÜRÜDÜR

Velhâsıl tesettür, kadını hem fizikî, hem de rûhî olarak muhâfaza altına alan bir kalkan mesâbesindedir. Kadın, tesettürden uzaklaştığı ölçüde kadınlığına has nice meziyetlerini de yitirmektedir. Lâkin tesettürlü ve vakarlı bir hanım; hayat boyu bir iffet âbidesi olarak ömür sürer.

Tesettür emri, İslâm’da kadına verilmiş olan yüksek mevkî ve kıymetin de mühim bir tezâhürüdür. Nitekim değerli hazineler, en güzel şekilde muhâfaza edilir; tutup da hırsızların gözleri önüne serilmez. İşte müslüman kadın, kendisine verilen yüksek kıymet sebebiyle yabancı bakışların yıpratıcı ve incitici tesirinden tesettür sâyesinde muhafaza edilmek istenmiştir. Tesettürün en büyük hikmetlerinden biri de budur.

Pakistan’ın mânevî mimarı Muhammed İkbâl, İslâm toplumunda Müslüman hanımın mevkiini şu edebî ifâdelerle beyân etmektedir:

“Ey örtüsü, namusumuzun perdesi olan müslüman kadını! Senin yüzündeki nûr, îman kandilimizin sermâyesidir. Yaratılışındaki safvet; Hak’tan bize rahmettir; dînimizin kuvveti, ümmetimizin varlık esasıdır.

Evlâdımız sütten kesilir kesilmez, ona kelime-i tevhîdi ilk öğreten sensin. Senin muhabbetin, bizim hâlimizi, fikrimizi, sözümüzü, işimizi tanzim eder.

Ey dînî nîmetlerin kendisine emânet edildiği İslâm kadını!..

Toplum fidanının âb-ı hayâtı sensin. Ümmetin emânetini koruyan muhafız sensin. Fıtratındaki ulvî hasletleri aklınla keşfet! Hazret-i Fâtıma, senin için bir numûnedir; ondan gözünü ve gönlünü ayırma! Tâ ki, senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin; gülistan, eski mevsimi getirsin.”

Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz’in şu niyâzıyla Cenâb-ı Hakk’a ilticâ ediyoruz:

“Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim!” (Müslim, Zikir, 72)

Âmîn…

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Eylül 2014.


http://www.islamveihsan.com/ortunmek-kadinlik-sahsiyetini-korumaktir.html

TESETTÜR HAKKINDA ÂYET VE HADİSLER



TESETTÜR HAKKINDA ÂYET VE HADİSLER 

Tesettür ve onun mânevî sâikı olan edep ve hayâ, insana âit bir keyfiyettir. Diğer mahlûkat için edep, hayâ ve örtünmek mevzubahis değildir. Ayrıca örtünmek, fıtrî bir kulluk edebidir.

Nitekim Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ’nın, Cennetʼte başka insanlar olmadığı hâlde hayâ edip telâş içerisi
nde yapraklarla örtünmeye çalışmaları, bu keyfiyetin, insanoğlunun fıtratında bulunan en köklü vasıflardan biri olduğunun göstergesidir.

İSLÂM’DA TESETTÜR FARZDIR

İslâm’da tesettür farzdır. Zira âyet-i kerîmede hanımların tesettüre riâyet etmesi şöyle emredilmektedir:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (el-Ahzâb, 59)

CİLBÂB NE DEMEKTİR?

Âyette zikredilen “celâbîb” kelimesi, “cilbâb” kelimesinin cemî hâli olup lügatte; geniş elbise, gömlek ve başörtüsü gibi mânâlara gelmektedir. Yani kadını baştan aşağı örten bol manto, ferâce ve çarşaf gibi giysiler, cilbâbın muhtevâsına girmektedir.

Cilbâb, esasında vücut hatlarını belli etmeyen örtüdür. Bugün maalesef sokaklar, bütün vücut hatlarını ortaya döken, dar, süslü ve câzibeli bin bir türlü dış kıyafetle dolu. Lâkin bu aslâ tesettür değildir. Dış kıyafet, bol olmalıdır. Vücut hatlarını belli etmemeli, “Baksana bana!”, dedirtmemelidir.

GİYİNMİŞ ÇIPLAKLAR

Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz tesettürün ehemmiyeti ile alâkalı olarak bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar Cennetʼe giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesafeden hissedilen kokusunu bile alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)

Buradaki “giyinmiş çıplaklar” ifâdesiyle kastedilen, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken daha câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatları belli olacak şekilde dar, ince veya şeffaf elbiseler giyen kimselerdir.

TESETTÜRÜN HİKMETLERİNDEN BİRİ

Tesettür emri, İslâm’da kadına verilmiş olan yüksek mevkî ve kıymetin mühim bir tezâhürüdür. Nitekim değerli hazineler, en güzel şekilde muhâfaza edilir; tutup da hırsızların gözleri önüne serilmez. İşte müslüman kadın, kendisine verilen yüksek kıymet sebebiyle yabancı bakışların yıpratıcı ve incitici tesirinden tesettür sâyesinde muhafaza edilmek istenmiştir. Tesettürün en büyük hikmetlerinden biri de budur.

TESETTÜR KADINLIK ŞAHSİYETİNİ KORUYOR

Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…” (en-Nûr, 31)

Kadının örtünmesiyle kadınlık şahsiyeti korunmaktadır. Kadın, örtüsüyle karşısındakine bir zarâfet ve nezâket hissi vermektedir. Aksi hâlde kadın, tesettürden uzaklaşarak kendisini topluma bir nevî deşifre ettiğinde, nezâket ve zarâfeti zedelenir. Böylece nefsânî arzuları tahrik eden bir şehvet vâsıtası hâline getirilmiş olur. Bu ise onun şahsiyet ve haysiyetini ayaklar altına alarak annelik vakârını zaafa uğratır.

KADININ CÂZİBESİ YALNIZ KOCASINA TAHSİS EDİLMİŞTİR

Kadının câzibesi, tesettür emri ile yalnız kocasına tahsis edilmiştir. Çünkü kadın ve erkek arasında neslin devamı için birbirlerine karşı değişmez bir fıtrî temâyül mevcuttur. Tesettür emrine riâyet edilmediği takdirde bu meyil, insanı, ilâhî hudutları çiğnemek gibi felâketlere dûçâr eder. Bu ise toplumda ahlâkî çöküntüye sebep olur.

TESETTÜR KADINLIK VAKÂRINI KORUR

İslâm, zâhiren câzibesi olmayan bir kadına da tesettürü emretmiştir. Yani “Bu kadın, başını, kolunu ve ayaklarını açsa da açmasa da bir şey fark etmez, zâten dikkat çekici değildir.” denilemez. Burada kadının, tesettürle kadınlık vakârının korunması esastır. Nitekim tesettüre riâyetsizliğin neticesini gösteren şu hâdise ne kadar ibretlidir:

Hazret-i Âişe –radıyallâhu anhâ-’nın yanına, Şamlı kadınlardan bir grup gelmişti. Hazret-i Âişe:

“–Sizler herhâlde, hanımları hamamlara giren (orada tesettüre dikkat etmeyen) bölgedensiniz!” dedi.

Kadınlar;

“‒Evet!” diye cevap verdiler.

Hazret-i Âişe:

“–Ama ben, Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in; «Elbisesini evinin hâricinde bir yerde çıkaran (yani tesettüre dikkat etmeyen) her kadın, mutlakâ Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olur.» buyurduğunu işittim.” dedi. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1/4010; Tirmizî, Edeb, 43/2804)

KADIN VE ERKEĞİN TESETTÜRÜ NEDEN FARKLI?

Kadın ve erkeğin tesettürünün birbirinden farklı bulunması, kadın vücûdunun erkeğe göre daha câzibeli yaratılmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2015 Ay: Ekim Sayı: 128


http://www.islamveihsan.com/tesettur-hakkinda-ayet-ve-hadisler.html


TESETTÜR NEDİR? NASIL OLMALIDIR?


TESETTÜR NEDİR? NASIL OLMALIDIR?

En kısa manası ile tesettür örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmektir. Bir fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Günümüzün en mühim umûmî problemlerinden biri, tesettür hassâsiyetinin kaybolmasıdır. Tesettür, sadece başı örtmekten ibaret değildir. Fakat maalesef bugün pek çok müslüman hanımın, tesettürün rûhuna uymayan birtakım dar elbiseler, pantolonlar vs. giydikleri görülmektedir.

TESETTÜR İLE İLGİLİ ÂYET-İ KERİME

Hâlbuki Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:

“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müʼminlerin hanımlarına söyle, (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) cilbablarına bürünsünler. Onların (iffetli kadınlar olarak) tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur…” (el-Ahzâb, 59)

CİLBAB NEDİR?

Âyette buyrulan cilbab;

normal elbise üzerine giyilen,
vücut hatlarını belli etmeyen ve
kadını şehevî bakışlardan koruma vazifesi gören bir dış giysidir. Yani sırf başı kapatmakla mesele hâllolmuyor.
KADINLAR BÜLUĞA ERDİKTEN SONRA NASIL GİYİNMELİ?

Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hazret-i Âişe’nin kardeşi Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce başını çevirmiş ve:

“–Ey Esmâ! Bülûğa erdikten sonra kadınların, -yüzüne ve eline işâret ederek- şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 31/4104)

GİYİNMİŞ ÇIPLAKLAR KİMLERDİR?

Yine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatlarını belli edecek şekilde dar ve şeffaf elbiseler giyen kimseler hakkında “giyinmiş çıplaklar” tâbirini kullanmıştır.

KADIN VE ERKEĞİN TESETTÜRÜ NASIL OLMALI?

Kadınlar; el, yüz ve ayakları hariç bütün vücutlarını, erkekler de diz kapağı ile karın arasını örtmelidirler. Mahrem yerlerini gösterecek kadar ince, vücut hatlarını belli edecek kadar dar elbise giyilmemelidir. Bunun dışında, her erkek ve kadın, mahrem yerlerini örtmek kaydıyla, şahsî ve mahallî zevkine, kültürüne, şart ve imkânlarına göre giyinebilir.

Kaynak: www.osmannuritopbas.com

TESETTÜR-1





MÜSLÜMAN ADETLERE DEĞİL


BAŞI-ÖRTÜLÜ BAŞÖRTÜLÜ


TESETTÜR-TÜRBAN


NUR SURESİ 31.AYET


TESETTÜR -TÜRBAN


SEDA SAYAN'IN OĞLU BU KEZ ŞALVAR GİYDİ.


SEDA SAYAN'IN OĞLU BU KEZ ŞALVAR GİYDİ.

Oğulcan Engin tarzı! Bu kez şalvar giydi

Seda Sayan ve Sinan Engin'in oğlu Oğulcan Engin arkadaşı Sima Tarkan ile çekildiği bir fotoğrafını paylaştı. Oğulcan Engin'in giyim tarzı dikkat çekti. 

Seda Sayan ve Sinan Engin'in oğlu Oğulcan Engin sevgilisi Sima Tarkan ile çekildiği bir fotoğrafını paylaştı. Oğulcan Engin'in giyim tarzı dikkat çekti.

01.08.2018

http://www.hurriyet.com.tr/galeri-ogulcan-engin-tarzi-bu-kez-salvar-giydi-40914798

ZENGİNLERDE VE ÜNLÜ ERKEKLERDE ŞALVAR MODA OLDU.


ZENGİNLERDE VE ÜNLÜ ERKEKLERDE ŞALVAR MODA OLDU.

Gözde Kansu,şalvarlı arkadaşı Engin Tozak’la

2018

BU SICAKTA